Pazar, Ağustos 13, 2006

son çığlık

Yaz yaz sil.

Yaz yaz sil.

Yaratıcılık ya da paylaşma arzusu değil ölen. İçerik çok kaygılı, sıkıntılı. Hoşnutsuzluk ve yusufluk bir arada. 15i yaklaştıkça artıyor gerilirim.

Ciddi ciddi sorguluyorum son günlerde. Büyük harflerle yazılan o ?İŞ HAYATI?nı. Sadece para mı beni gelecek hayallerimdeki ofislerde harcanacak gri saatlere iten. Son beş yılı hayallerimde hayatımızı nasıl zenginleştireceğimi, nasıl nefes almadan çalışacağımı, özgürlüğümü kazanıp bol keseden dağıtacağımı düşünerek geçirirken aslında özümü değiştirdim bile bile? Sona yaklaşıyorum gün geçtikçe. Her anda değişir hayat, kişiler ve kararlar. Biliyorum evet. Ama kararların bedelinin en az olduğu şu günlerde ?ki her geçen gün biraz daha geç kaldığım gerçeğini atlamamak gerek- sonradan pişman olmamak adına zorluyorum kendimi.

Açık açık konuşalım şimdi. Yaz rehaveti içinde, sadece kendim ve doğayla baş başa kalıp sporun, güneşin, kahkahaların tadına doyacağımı, arınıp yükseleceğimi umduğum günlerin böylesi bitmek bilmeyen, her an zihnimde çöreklenen sorumluluklarla kısıtlanmasına öfkeliyim. Her anıma yayılıyor bu huzursuzluk. ?Layıkıyla yapamayacaksam hiç başlamam karrdeşimm!? mantığımın acısını çekiyorum hala. Zorunlu kalışlarda yarım yamalak sonlandığımı defalarca anlatmıştım zaten. Hal böyle olunca memnuniyetsizliğim senelere yayılıyor. Ve sorunum gözümde daha da büyüyor.

Kendimi kandırmışım bunca sene?!

Kendime güvenimin ne yersiz, ne desteksiz olduğunu anlıyorum son beş senedir. Yaparım, ederim, aman çocuk oyuncağı dediğim ne varsa yüzüme gözüme bulaştı yahu. Sebeplerine eğildikçe birikiyor gözümde yaşlar. Belki sorun adlettikçe derinleşiyor kuyu, takıntı haline geldikçe korkum büyüyor. Aslında ne kolay, ne zorlamasız çözülecek onlarca sorunun, ulaşılacak sürüyle hedefin ne kadar uzak, ne kadar Kaf Dağı ardında izole olduğunu görüyorum. İkazlar geliyor dağdan, taştan, topraktan ve ben sadece ağlıyorum.

Mutluluk, memnuniyet, sevinç, paylaşım. Var bunlar her anda. Güzellik hissi hep var. Ama kontrolsüzlük, andaki gevşeklik ve kendimi boğarken uzayan ertelemeler benliğimi simsiyah bulutlar gibi ele geçiriyor. Öyle hızlı ve derinden yayılıyorlar ki! Ve yaşanan anda öyle sinsice arkama saklanıyorlar ki! Gelen tepkilere, çığlıklara sadece ?Yahu dert etmee, hallolurr!? larla karşılık veriyorum. Ama on dakika sonra çörekleniyor o acı nefret. Kendime ve tüm hayata yayılıyor. Artık öyle derin ki, insanlarla arama giriyor. Sevgimden önce çağrıştırdıkları hatalarıma odaklanıyorum. Duygularım gölgeleniyor, hiç suçu olmayanlara sıçrıyor.

Konuşurken, tartışırken, geleceğe yönelik planlar kurarken tüm çekim eklerim bilinç ve farkındalık kokuyor. Oysa son beş senedir ne dediysem yanlış çıkıyor!!! Hep tersi oluyor!!! Nerede başladı bu çöküş, nerede kaybettim ruhumu? Ben sandığım szn hep uydurmaca kılıklar mıydı, içinde gözüme güzel gözüktüğüm? Hiç kendimin ve çevremin gözünde canlanan szn olamadım mı yoksa? Her anım hedefleyip başaramadıklarımla mı dolu? Ne zaman dağıldım, nasıl toplayamadım? Neden hala sürüyle odağa, cisme, etkiye, insana bağımlıyım? Gidenlerin arkasından acı çekmedim hiç, yerlerine yeni geldi ve yabancılık hissetmedim. Herkes geçti oturdu, kimseyi kapıda bırakmadım. Anlaşılan kişilere değil, bendeki ortak yansımalarına bağımlıyım ben. Ya da yalnızlıktan uzak her ele muhtacım.

Bir yerde bir yanlış var. Bir yerde bir hata. Ya tam bulacakken gözümü kapıyorum korkuyla ya da hiç aramaya başlamadım. Ama artık sabrım da, feda edebileceklerim de tükeniyor yavaş yavaş. Çırılçıplak ortada kalakalmama az kaldı. Ve elimden tutacak kimse yok. Çünkü kimsenin çözümü uygulanabilirlik vaadetmiyor. Kimse yeterince güven ve ilgi gösteremiyor. Benimle benin arasındaki duvarı kıracak kadar gücü, desteği kimse sağlayamıyor. Ne çok engel aşmış, ne çok taş yemiş szn, seneler sonra ilk defa aynı hataları milyonuncu kez yaptığı halde uyanamıyor. Oysa ki görmek yeterdi çözmek için. Biri yanlışsa, diğer yol sonuca çıkardı. Şimdiyse elim kolum bağlı. Kesin çözümler bile uygulanabilirlikten yoksun. Gelecek korkulu, geçmiş kaçılası, şimdi bunaltıcı. Sadece boş boş oturmayı özlüyorum ben. Yatmak öylece ve saatleri akıtmak. Baskısız, hedefsiz, giderek otlaşan bir rahatlık. Bunu özlüyorum evet. Sanki biraz otluk tüm dertlerimi çözecek gibi, sanki hayat, geçen günler giderek daha fazlasını benden alıp götürüyor gibi.

Çevreme çözüm bulmak, ağlayanları güldürmek, bozuk moralleri sihirli değneklerle iyi etmek ne kadar kolay, ne kadar sonuç garantili. Oysa kendime dönüp baktığımda dipsiz kuyular ve çözümsüz sorunlar yumak olmuş zıplıyor her yerde. Ne yakalanması mümkün, ne ayrıştırılması. Oturup düşünemiyorum bile artık. Kalemi, kağıdı elime alıp tartışmaya bile zaman yok.

Son iki yılın özeti: Zaman yok!

Yaptığım bütün planlar eksik, koyduğum tüm hedefler gerçekdışı. Şu an bile yazdıkça erteleniyor hedefler. Gece 3te kalkıp kahve yapma ihtimalleri zorlanıyor. Ne kadar kaçış odaklıyım Tanrım! Bir yerde bir bağlantı koptu ve yerine hiçbir şey konmuyor!

4 yorum:

minikstar dedi ki...

bu yazı nedir kardeş, öykü? hikaye? masal?....deneme? makale?... ne uzun buuu miaa eh okuyalim barim :P

minikstar dedi ki...

eh be güzelim, kendini bu kadar çok yormaa, üzülme değmez merak etme bir zaman geliyor ve herşey yoluna giriyor, yada sen o sorunları kabul edip (misal ben) hayatına bir şekilde de olsa elinden geldiğince devam etmeya çabalıyorsun...anlıyorum seni gerçekten, neden çünkü idealist olmayı öğrettiler bize, ideallerimizi yükseklerde tutumayı öğrendik, o kadar yüksek ki belki gerçekleşmesi mümkün bile olmayan idealler gibi gelebilir... ama gün geliyor herşey takır takır işlemeye başlıyor güzel güzel devam ediyor herşey geride kalmış oluyor... bu nedenle ne kendini üz ne de başkalarına üzül, he ben bunu yapyormuyum orasını bilemem ama çabalamaya çalışıyorum. gün geliyor önüme çat diye bir engel daha çıkıyor, yine biraz darbe alıyorum ama yine de etrafa göstermemeye çalışıyorum, bugün bana ailevi bir soru sorulduğunda bocalamamak için elimden geleni yapıyorum, karşıya birşey belli etmemeye çalışıyorum. ne yaparsam yapayım olanlar gerçek ve ben bunu kabul ettim, umrumda da değil açıkçası çünkü kendi hayatıma devam ediyorum, bu benim hayatım kendi mutluluğum en yakınımdakinden bile önemli diye bakmaya başladım ben hayata, biraz bencil olmalıyız sanırım :)

Adsız dedi ki...

merak etmeeee

hayat gorundugu kadar karmasik degil be arkadasim...
azicik dibine azicik tepesine vur!!
hersey yoluna girmior zaten..biri bitiip biri baslio..
iyisimi birak biraz da DAGINIK KALSIN:))

eywaalllaaah;)

merhababenszn dedi ki...

vuhuuu olleyy, hayatın "pipikafalı" olduğunun farkında olan herkes mesaj yazmış. vuhuuu kendimi kaybedenler klübü dayananışmasında hissettim :P

çok sağ olun be, valla!
ama bu yazıları yazdığımın ertesi gününden itibaren her şey süper olduuu! duman çıkıyor her yanımdan, süper uyum yakalanmadı henüz, ama o yolda ilerlenmekte.

darısı hepimizin başına.
yalarım lan sizi!

-tuly da milli oldu kutluyoruz, link vereyim mi kızzz? :)-