Salı, Nisan 25, 2006

zilyon kere

geçen hafta zilyon kere açtım bu sayfayı. hatta bir iki cümle de karaladım çoğu. ya ben durdum, ya hayat durdurdu sonra. yarım kaldım hep.

ilginç benim için iki lafı bir araya getirememek. hayat hızlanmakta, benim aklım havalanmakta. şu ara en büyük dertlerimin neler olduğunu duysan pek de hoş olamayan şekillerde gülerdin zannımca görünmez hedef kitlesi. halim bayağı ironik anlayacağın. devamlı bir plan program halindeyim. -ne zaman değildim ki??-

en çok kendi kelimelerimden sıkıldığım için sanırım. ya da içimde doğru dürüst bir anlatım düzeni kalmadığı için. etrafa büyük bir rahatlıkla yayılmış parçalardan oluşuyorum şu ara. parçalar arası bir bütünlük ilişkisi kurulamıyor pek.

"parça1 den parça2 ye beni duyuyor musun parça2?"

kendi kendimi duymuyorum evet. duymamazlıktan geliyorum hatta. bilinçsiz bir akış ve kapanma. neden, nasıl, ne şekilde fark ettirmeden, sinsi bir duyarsızlaştırma projesi. mutluluğum sanarken içten içe bir sorumsuzluk, bir umursamazlık sezinleme.

belki bazen hayata boşverme araları vermek gerek.
evet evet.

Cuma, Nisan 21, 2006

çs şiirimsisi

Ruhumun karnı ağrıyor heyecandan
BU bilinmeyene yolculukta
Başına geleceklerden habersiz
Yakın, çok yakın.
Nemli havanın tendeki ıslaklığı gibi.
"Yağdı yağacak yağmur" hissi.
Her anda başlayıp
Her anda biter gibi.
Tüm gözeneklerime dolup
Beni benle kaplar gibi.

Perşembe, Nisan 20, 2006

acep diyorum hiçbir şeyler beceremezsem gidip felsefeyle çift anadal mı yapsam?? --> çs nin beyin kimyası üzerindeki etkileri

Salı, Nisan 18, 2006

gilmore girls

sınav konuları sayıca azlar ve ben teknik anlamda yarısını bitirdim -hızlıca okumak ve yarısından çoğunu bir seferde anlamak-. sınavsa cmt. yarına yetişmesi gereken ödevin sadece eğlenceli kısımları kaldı -saatlerimi alacak olsa da-. bugün banyo yapmazsam ölmem sanırım. yarınki quize de dersten önce birkaç saat çalışsam yeter yahu, sınavından 98 almışım nedir ki yani. haftasonu istanbula gitmedim, şımarık çocuklar gibi eşyalarımı kargoyla yollattım, bir de üstüne konserlerde sağır oldum, sigara yanıklarıyla dolanıyorum ortalarda.

buna rağmen insanları kocaman seviyorum ve süperötesi mutlu ve zıpırım.

böyle senaryolar yazmak lazım yahu. güldürelim insanları, her türlü sorumlulukları yalan olsun, hayatları, düzenleri sakat kalsın falan. yapalım bunu. valla. -dünden itibaren 11 bölüm izledim, son 8i üst üsteydi. daha olsa, devamını da izlerim. mantığım işlemiyor. içim dışım süper evler, süper insanlar, süper hayatlar oldu. lan dedim ne iş? bunların binde birini gerçekten deneyimlememin ihtimali nedir? mazoşistlik midir? hayallerde avunma mıdır? ağzı açık, bağıra çağıra ve sanki 3 kişi izliyormuşçasına kendimle karşılıklı monologlar yaparak tüm günümü evde, bilgisayar karşında geçirmek ve sadece tek bir derse girmek -7 dersim vardı sanırsam bugün- -

hoho

Cumartesi, Nisan 15, 2006

zaman

zaman akıp gidiyor yine. ben arkasından koşarken. bir kere de önüne geçebilsek ya şu meredin. aşsak ya o imkansız sınırları. olacak olacak, yaparım ben :)
son demlerim sınavlar öncesi. son uyuklamalarım, son "yarın çok pis eğlenceğim olm" planlarım. ruhum daha şimdiden isyanlarına başlamaya yeltendi bile. nasıl da tehlikede hissediyor kendini, nasıl da saldırıyor her türlü zincire. halbuki perşembe gecesi o "güzel" kızlarla 70leri tartışırken bambaşkaydı her şey. mordu eteğim, elimdeydi şarap kadehim ve gözlerime parlayan gözler vardı. mühendis-sanatçı tartışmaları, gecenin bir vakti karadeniz türküleri birleştirme çabaları, "mehmet ali erbil e aşık ol sen!" kavgalarına kahkahalarla gülebilme rahatlığı/umursamazlığı ve mini etek derdi olmaksızın arabayla bırakılabilme konforu, en adicesi de tek kuruş hesap ödememe :P
ütü-bulaşık-alışveriş-temizlik insanı oluver sonra bugün. git ahmak ıslatanlarda sırıl sıklam ol topu topu 1.5 dakika içinde, buna rağmen mutlu ve huzurlu ol, geyiğin dibine vur, isminden adam beğen kendine, ama yok yok bölümü de iyiymiş de sonra, geçmiş hikayelerini duyan sinemlerin kocaman açılan gözlerine gülebil rahatça, karşında senin payına sinirlenen, adam kesen seslere duyarsızlaşabil, onca yol git, tıkış tepiş, ama yol tariflerini kafan basmayınca rota değiştir 180 derece, 98 ler 96 ların üzerine, üç tane tam puanlık quiz çak, kamp işinin olacağını, yazın chick corea nın geleceğini öğren, odanın kapısına "doğumgünlerinde bağlama, tambur, kemane çalınır" yazan, altına telefon numaralarını sıralayan bir oda arkadaşın olsun, tadından yenmesin, cemil de cemil diye inlesin :) ve çilek yiyebil sonunda, canını çektirenlere inat(!), erik iste, erik iste, erik iste, bulamayınca çağla koy yerine, kişilik testinde despot diktatörün teki çık sonra, tenedos cafe ye gitme planları yap yanında, azıcık kitap okuyabilseydim keşke bugün de, yazmaya ve geceyi tüketmeye devam et inatla, sabah kalkamayacağını bile bile, umut et bol bol, sev kocaman ve arın, o seni sıkan/bağlayan kurallı düzeninden, korkularından en çok, kaçırdığın gözlerinden, yüksek duvarlarından.
korumaya/ayırmaya çalıştığın asıl özüne sarıl, dene, yanıl, dene, yanıl.

Pazar, Nisan 09, 2006

geri-ileri

ya döndüm ya da zıpladım ileriye doğru. devasa bir adım ya da ufak bir alışılmışa/rahata dönüş.
rahatsızlık veren duyguları, öfkeyi, nefreti, kendinden tiksinmeleri kaldırıp atıyorum ya artık tümden, aslında bunu yaparken bir şeyleri gözden kaçırıyor olma ihtimali üzerinde durmalıyım artık. yani silmek, iptal etmek, hayatımın içine hiçbirini dahil etmemek rutin olmaya başlamışken -7-8 nisan hafif kayıp bir aralık bu genelleme içinde- belki de bir adım ileriye gitmenin yolu bu tür boşluk doldurmalardan geçiyor artık.
düşünmeli üzerinde ve çalışmalı artık, bolca!

Cuma, Nisan 07, 2006

4 nisan sonrası

aç bilaç oturdum sofraya ve silip süpürdüm her şeyi. dahasını da yapardım belki. ama ya hayat çağırdı yanılsamalardan kaçtım ya da hayattan kaçıp yanılsamalara sığındım.

belki gerçekten sabırsızım, belki gerçekten hesapsızım.

eksik, algımda ve ellerimde/yüzümde. her anımdan/hareketimden yansıyıp her yöne dönüp gerisin geriye bana çarpıyor.

kısırdöngüleri özledi sanki canım, bağımlılık mı yarattı çözümsüzlük? peşimden kendimi getirdim diye mi böyle oldu? bırakmalı mıydım, öksüz/yalnız? kendime sarıldım diye mi oldu?

hayatım şaştı.
ben..