Çarşamba, Ekim 28, 2009

günaydın sezen

Oy ne çok kendi kendimin kafasını karıştırdım son zamanlarda. Ne çok dertler aradım da, buldum. -evet arayınca bulunuyor, hatta buna resmen "aranmak" deniyor-

Bıraktım şimdi. Derin bir nefes almak için yazıyorum bunları. Çünkü ayıp lan insan bari kendine yapmaz!

Öyle işte. İplerimi salayım, ortalarda gezeyim azcık. Ne bu, kasıl kasıl, ciddi ciddi. Ikınmayı bırakıyorum. İyiysem iyi, kötüysem kötü anasını satayım. Kasıntılıkla olmiir.

Cuma, Ekim 23, 2009

boyalar dolusu kalem

İstiyorum evet. Boyalar dolusu kalem istiyorum. Resimler yapmak, bol renk, bol şekil. Belki o kocakafalı kurbağadan çizerim bir tane. Ve fıstık yeşiline boyarım kesin. Dili de kırmızı olur sonra.

O zaman etraftaki griler içinde boğulmaktansa içimdeki renklere odaklanırım hem. Renk bahçeleri içinde derin nefesler alırım sonra. Sevgiyi hatırlarım. Dinginliği, huzuru. Elimden alınamayanı, beni, benden olanı.

Kendimi görmek gerek bana biraz.

Pazar, Ekim 11, 2009

kararlı

Yazmaya kararlı her şeyden önce. Artık hayat başlamalı. Durup izlemek yetti. Fazlasıyla yetti.

Çalışmaya kararlı. Öğrenmeye. Keşfetmeye. Ders bazlı bir karar bu. Okul ve meslek bazlı. O kadar bilginin içinde sınırsızca yüzdüğü son dönemi bu. Değerlendirmeye; tadını/keyfini çıkarmaya kararlı.

Yaşamaya kararlı tabii ki. Kendi için. Sadece kendi. Sanırım ilk adımını -biraz yarım bir adım olsa da- dün attı. Kırmak pahasına kendini seçti. Hayatındaki baskıları azaltıyor. Dıştakiler bitiyor yavaş yavaş. Kendine yaptığı baskılara odaklanmaya başlıyor. Bir sürece yayıyor şu an. Aslında kesin ve bir anda karar verip bitirse daha kolay ve saf bir yol olacak bu. Farkında. Ama görmemezlikten geliyor bunu.

İhtiyaçlarının karşılanmasını, haklarını evrenden talep etmeye kararlı. Parasal kaynaklar yaratıyor kendine. Kolaylıkla Keyifle.

Kendini sevmeye kararlı. Kendinin değerini bilmeye. Kendine en ufak olumlu şeyde aferin demeye kararlı. Yaşama hakkına layıkıyla sahip çıkacak artık. Onun bunun lafıyla yolundan şaşmayacak. Kendi karar verecek kararlarını. Kendi için, kendi gibi, kendini bilerek.

kendi kendi kendi? :)

Cuma, Haziran 05, 2009

yaparız ki :)

artık cümleler tekil kuralamıyor biliyor musun? birlik bilinci dedik durduk bilip bilmeden yıllardır. ama artık gerçekten herkes tek bir birde eriyor hayatımda.

o reddetmiş, bu beğenmemiş, bu acıyıp ilgilenmemiş, şu gözümün yaşına bakmamış... koymuyor bebeğim, koyamıyor. bu kadar tam ve bütünken, bu kadar sevgideyken ne kadar sürebilir mağlubiyet, kendine acıma, affedersin ağzına ağzına sıçma. sen sormadan ben söyleyeyim: sürmez. sürebilemez. sevginin olduğu yerde erir ki hepsi, çözünür, parçacıklarına ayrışır ve yeniden biçimlenir, en parlak ve ışıldayan haliyle. çünkü benim seçimim bu yönde :)

hayatımdaki dengeyi sabitleyen insan. sağ ol sağ ol sağ ol. hem ne demişler "hay allah ilhanını versin" :)

Cuma, Mart 20, 2009

manasız sabahlar

kelime oyunu falan bilmiyorum galiba. biliyordumsa da hızla unutuyorum.

içimde açılıp saçılan bir şeyler var, bugün resmen burun buruna geldik. Kısaca: başıma güzel bir gelecek var. Ama sanki ciddi ciddi karşılaşınca bugün, içimde bir şeyler tırstı ki hala daha bu renkli ekran başında oturup harflere, şekillere, renklere bakıyorum.

o kadar uzağım ki buradan cümleler kurmaya, yarım dakika aradım yeni yazı göndermek için ne yapmam gerektiğini.

aslında üsttekilerin, hepsinin, şu araların özeti:

Bildiklerim siliniyor bu ara. Yepyeni ve henüz anlatmasını hatırlayamadığım bir şeyler parlıyor altından.

Türkçe meali ne bunun dersen eğer görünmez hedef kitlem: Hayatı yaşayış, bir şeyleri yapış halime motivasyon, yöntem ve yön olanlar kökten değişiyor. Bu bilinçli bir seçimden çok bir oluş hali. Nereye varacağını bilemeden akan bir hal. Her an daha net, her an daha yakın varış noktası. Tanıdıkça, tanıştıkça; ya burada, ya yine sil baştan bir başlangıçta anlatacağım.

Bu kadarını yazabilmemi de eski tutungacı olan manasız bir sabahlamaya borçlu/suçluyum.

Sabah kalkabilebülür müyüm? Lüüüttfeeennn...

Cuma, Ocak 16, 2009

anaaammmmm!

Bir an çok korktum. Öyle korktum ki dedim olmaz böyle.

Sanki bu blog uçup kaçıverecek elimden, gidecek sonsuzluğa karışacak, yok olacak. Blog yazmak diye bir şey mümkünatı yok yaşanamayacak. Anam dedim gitti gider. Noolarız o zaman. İnsan gibi n'oluruz bile mümkün olmaz. Ancak noolarız, hatta noğalarız belki.

Dedim yazayım. Şansım, elim, kolum, inatla hala beynim varken yazayım.

----

İnanır mısın yazıları kitaplaştırma ihtimali mevcut. Hafif uzaklarda duruyor, el falan sallıyor. Bakarsın olur gı? Hiç ummamaktaydım böyle şeyleri. Ama üretmeye engel diye besleyip büyütüyorum böyle "nasıl olcak ki o, olmaz ki, niye olsun ki" leri biliyorum.

----

Ama buna kesin inanmazsın ki artık benim de skinny jeans im var.

----

Son dakika sunumları, çok da mühendisimmiş gibi -mühendismişim gibi değil- bıdı bıdı ettiğim raporlar, yok efenim proceler, yok işte dizayn falan. Fikir beyan ediyorum deli gibi. Diyorum ki böyle yapabilebiliriz bence. Çok ilginç. Bugünler de geldi, burnumuzun dibinde duruyorlar, hüüp desek içimize girecekler.

----

Kütüphane, yemekhane ve bilumum kampüs gerçekleriyle tanıştım ben bu sene. İnsanlarla yolda karşılaşabildim inanır mısın? Kahve makinesi kuyruğu insanı oldum. Sandviç kondu sonra para atıp bıdı alınan aletlere. Ben gördüm lan ilk. Mesaj attım, haber veren oldum. -bilmeyenlere not: yurduna kapanıp delü gibin ers çalışır edalarında kendini paralayan, çalışamadım diye de kendine nefes almadan küfreden, hatta zihninde kırbaçlayan, aşağılayan, ezen, kendi kendine dominant ama sonuç sıfır bir insancıktım da ben. azıcık çift anadal yapıyorum da biraz ondan oluyor diyordum, değilmiş. hala yapıyorum ama oram buram ruhsal çürüklerle dolu, değil oh bea!-

----

Barcelona adlı filme gittim bugün. Normalde hemen "amanın bak insanlar neler neler yaşıyorlar, bak eziksin işte, deli korkaksın, sen evinden çıkıp Şok'a gitmeye korkuyorsun bazı bazı da aç kaloorsun, millet gel seni arkadaşınla Adı Bile Bir Hoş' a götüreyim, gece gündüz hep beraber seviğşelim diyene koşoor gidoor?!" diye manasızca bir özengeçlik gelirdi. Ya da tam tersi emaaan sen buna özgürlük bıdılık mı diyorsun, bu bildiğin kayıplık, arayıştalık, tutunamamazlık, aslında toptan yaşanamamışlık/yaşanamamazlık der, de gedin la hayat boyu ergenler der geçerdim. Hiçbiri olmadı, bir eğlendim, bir mutlandım. Evat azcık gereksiz, evaat azcık da ben yapam bu ne ot gibi dedim. İki taraftan da birer pinçik aldım. Bunu Woody Allen' ın ciciler yaratma yetisine değil, artık dengeye kavuşmalardaki cici benliğime borçlu olduğumu düşünmek istiyorum ve şu anda düşündüm. Oh.

----

Daha yazarım, hem de ne biçiiimmm. -ödev yetiştireceğim yarına da ondan evet evet, hepimiz biliyorduk bunu zaten.-

----

Yazmadan duramadııımmmmmmm: Final haftası. Ben gittim film izledim, inanır mısın kot aldım, patlamış mısır yedim hayvanlar gibi, milkshake bile içtim, hatta etek giymiştim tüm gün. Bunlar final haftasında oldu da bitti maşallah. 3 final bitmiş, 5 final kalmış ve tüm proceler teslimli sunumlu hala gelmiş bitmişken. Tam ortasındayken. Ay ben yerim ben beni. Nerede o eski zaman final kusmukları -bilen biliiirr, bilmeyen geçmiş yazılardan bulabiliiir, bence bulmasın kız kusmuk gibi ıyk-

----

Pembe saç(ak)lı kızı ben çok seviyorum ulan, onun ruhu duymayacak burada adının böylesine geçtiğini ama olsun varsın.