Çarşamba, Temmuz 19, 2006

bakalım bir

hala yazabiliyor muyum acaba? deneme 1-2, deneme.
yok abi, anlatacak şeyim yok. var da yok gibi desem anlatma yetim ne kadar düşmüş anlarsın değil mi görünmez hedef kitlesi?
ben gezdim tozdum tamam mı? çok ama. böyle bir orada, bir burada. baktım işte, gençler napıyor, nasıl eğleniyor falan? kim ne kadar değişmiş ben ankaralardayken, sonra işte yeni dedikodular nedir, kim ne manita yapmış, nedir, anlat dedim. döküldü gençler sapır sapır.

benim de ucum yok yahu. bir hafta boyunca kattetiğin en uzak mesafe yatağınla tv önündeki koltuk arası olsun, sonraki hafta kalk, çık evden, 3 gün dönme. hayır yani, neden diye sorarlar adama, rahatsız mısın, nesin?

neyse işte uyku düzenimi de kaybettim zaten. yok öyle bir şey. sabah 6da yat, öğlen 2de kalk bir adamım ben artık. kabullendim. değişim o kadar da şart değil yani, bir süre dursak da olur. az biraz sabitlik her bünyeye lazım dönem dönem.

yatmaların acısı çıkacak diye umuyorum ben bugün. kasmak lazım. sayfalarca yazı okunsun, paslanmış beynim bilgilerle dolsun. ay mümkünse birkaç da yeni fikir çıksın nolur! yani bir haftadır kafamın içinde hala işleyebilen bir şeyler var mı emin olamıyorum, ama hatırladığım kadarıyla bir zamanlar yaratıcı bir insandım. yani en azından kısıtlı bir süre için.
sonra bir de 6 numara miyoplu gözlerim seneler sonra ilk kez bir senede gıdım ilerlememeyi başardı. bunun için de bir alkış istiyorum. -var ya hani reklam, tablo siyah diyen kıza kılım ben orada, bana ne abi, ben bakarım bir saat tabloymuş/heykelmiş, 3 snde yapıp bitirmedi ki adam, değil mi, bir bak, bir hisset aaa-

hm bakayım başka ne var? ee ben gidiyorum buralardan. yazlık falan. önceki bloglarda çok geçmiştir çağrıştırdıkları, verdikleri, aldıkları. ama burada asıl söylenmesi gereken, bu sefer büyümüş de küçülmüş, elinde laptop ı bık bık iş yapan kız olarak gideceğim gerçeği efenim. eskiden "ay bu akşam napalım kızlaarrr" şeklinde dertleri olan yazlık-szn bu sefer edit edeceği metinler, AB projesi başvuru formları, zaman kalırsa çevirilecek makaleler ve henüz izlemediği 10 tane filmi ve süper jazz arşiviyle teşrif edecek normal şartlarda teknolojiden uzak bir doğa şaşkınlığını temsil eden yazlık ortamlarına. insan bir hoş oluyor yahu. asıl yaz günü oradan kalkıp şirketlerle görüşmelere nasıl gidilecek, ehm o konu biraz irademi zorlayacak, ama napalım, verilen söz tutulacak efenim, sıkıya gelince kaçmak yok.

ha bir de ben bu transcriptleri bitirdim gilmore girls ün. ya bildiğin 5 sezonluk dizinin -6. nın bölümleri CDlerde kayıtlı, mırmıra şükür- tüm bölümlerini okudum abi. cnbc-e deki eski bölümlere rastlayınca bir afallıyorum. metinlerin görüntüleri var lan. çok acayip. büyü gibi ehe. "anaaa, böyle miymiş lan" ya da "ay ne sıkıcı olm böyle" gibi tuhaf yorumlar yapıyorum. ama asıl komik olan, transcriptler bittiği andan itibaren hayatımı bir boşluk kaplamış olması. çok şaşkınım be. böyle arada canım Stars Hollow çekiyor, ama yok, bitti. aaaa, yüzleşmekte zorlanıyorum bu gerçekle.

bugün özellikle 12.00 de kalktım, işler yetişsin diye. ama National Geographicte Atlantis belgeseli falan derken bak saat 3 oldu yine. nasıl yutuyorum ben bu zaman denilen insan üretimi aldatmacayı diye durup düşünüyorum bazen. ama sıkılıyorum ben düşünmekten bu ara, kısa sürüyor, cevap bulamıyorum. ya bir bilen varsa söylesin be. -aldım lan Bilim ve Teknik in Temmuz sayısını, ay dert etmiştim kendime, "yok hiçbir yerde aa" diye, neyse buldum, buldum. derin nefes al sen de, ohh-

hadi hadi sustum. ama bak bu daha okunası geçen seferkinden. böyle kusmuk kusmuk değil, daha bir daldan dala atlayan Bambi falan. bir naifliği var ehe. beğendim ben.

siz de susun okuyun lan, ağlaşmayın kırk saat, yazı da yazı diye. cool olun olm biraz, bakmıyor gibi yapın, ilgilenmeyin, mecbur kalayım yazmaya ehe.

1 yorum:

minikstar dedi ki...

ahaha bir kitap okuyup filmini beğenmeme gibi birşey senin yaptığın, ahahah... Stars Holoow'suz yaşam çekilmezmiş diyorum ben :)