Pazartesi, Şubat 05, 2007

madem öyle bir deneyelim

aklımda pek bir şey bitiştirmedim bunun için. yazmaya da pek hazırlıklı değildim.
o zaman hemen ilk aklıma gelen gafı yazıp gerisine kader kısmet diyerek başlıyorum nothing out of ordinary kişisinin biricik isteğini kırmamayı boynumun borcu bilerek:

yıl sanırım 2002. en delişmen yıllarımdayım. tam gazım, dur durak bilmiyorum. o kadar ki gazetede mi ne, bir yerlerde okuduğum haber üzerine istiklalde peşime taktığım rahat bi 10 kişilik grubu yeni kesfettiğim cafeye götürmeye kararlıyım. galatasaray civarlarında olduğunu biliyorum ve ona buna sorarak rahatça bulabileceğime eminim. gözüme kestirdiğim ilk kişiye soruveriyorum "nerededir acep bu urban cafe denilen yer?" ehm yeterince açık anlatamadım siz kelimekoşusu takipçilerine sanırım. "örbın" diye tarif edebileceğim şekilde değil, bildiginiz "urban" şeklinde telaffuz ediyorum kelimeyi.
hey heyy, tabii ki hatırladığım en muhteşem gaf bu kadarla kalmıyor. devamı mekan bulunduğunda geliyor. cafenin okuduğum en onemli ozelliği orada envaiçeşit derginin bulunabilmesi. o zamanlar dergi çıkarma fantezisi de yeni yeni filizleniyor zihinlerde. fanzindi profesyoneldi her türlü dergiden haberdar olmak istiyor bu naçizane hayalperest. ve cafe bulunuyor, içeri giriliyor -ben önde 10 kişi arkadamda dalıyorum bir hınçla içeri desek daha doğru-, aradığı deste deste dergi ya, cafenin dibine kadar gidiyorum hızlı adımlarla, garsonlar şaşkın bakıyor bunlar ne arıyor türevlerinden. e bulamıyorum aradığımı, görünürde hiçbir farkı yok hep gidilen mekanlardan, biraz daha şık yalnızca. ve ben bana şaşkın bakan garsonlardan birini gözüme kestirip soruyorum "Bünyenizde dergi barındırıyormuşsunuz?". -ahahahah!- garson bana üzerinde 3 adet bildiğiniz piyasa dergisi atılmış kocaman bir raf gösteriyor. ben büyük bir hayalkırıklığıyla mekanı girdiğim hızla terk ediyorum. arkamda da karınlarını tutarak yarılan bir ekip.

evet hala gelip "bünyenizde dergi barındırıyor musunuz?" diye soranlar oluyor. etkisi geçmedi geçmiyor.

kıssadan hisse: entelliğin de, girişkenliğin de bir sınırı var be yavrum! ipin ucu kaçınca angutlukla eş değer oluyor, bak demedi deme.


uzun uzun anlattım ama hadi bi tane de ilişkiler üzerine konduruvereyim. bendeniz ortaokuldan liseye uzanan bir ilk aşk deneyimine sahip olduğumdan ilk zamanları haliyle çocuksulukla salaklık arası bir saflıkta geçirdikten sonra büyüyüp nereden nereye geldik muhabbetlerinde geçmişte yapılan gafların unutulmasını karşılıklı bir "bir tarafımızla gülme" efekti eşliğinde engelledik. hala da konuşulur gülünür ne mutlu. hemen olaya geçersek, 13 mü 14 mü yaşlarında neyim, etraftakiler aşk meşk kavramlarını kızların saçına sakız yapıştırmak sanan veletcan arkadaşlarla dolu. nitekim devamlı irrite edilir pozisyondayız. hocalar bile dalga geçer olmuş. benim canıma bir şekilde tak etmiş ve ayrılma deneyimini yaşamaya karar vermişim. adama hayatta söyleyemem, efenim işte ara vermek bahanesiyle ben de kendi çapımda düşünüyorum, nasıl desek de az acıtsak, kazasız belasız atlatsak falan. sonuçta süperzeka halimle arkadaşıma aratıyorum ve benim adıma şunları demesini istiyorum: "sezen artık seni sevmiyor. senden ayrılıyor" ya da işte "...senden ayrılmak istiyor". bu vahşet değil de ne sayın hedef kitlesi hm? güya duygularını incitmeyeceğim adamın. ehm ohaa! neyse efenim sonrasında öcü alındı zaten fazlasıyla :P

o değil de bak ben kendi doğumgünü partisinden kaçmış adamım düşününce. özellikle "o gün arkadaşımla buluşacağım, sakın ha bir şey yapmayın, gelmem, gelemem, lütfen zapıtmayın canlarım benim." dememin üzerine benim can arkadaşım ve o zamanki sevgilim telefonumdan gizlice buluşacağım arkadaşın telefon nosunu bulurlar. efenime söyleyeyim ararlar anlaşırlar. ertesi gün okul çıkışı ben saf saf buluştuk sonunda be heyecanıyla yürürken birden sorarım "ehm nereye gidiyoruz biz, bak yine rejimdeysen söyle ona göre bi yere gidelim temelli aç kalma", karşıdan gelen cevap "dilek e gidelim ya, ehm, şey, oranın krakerlerini seviyorum ben". lan angut uyansana beyoğlu nun bizim okul insanlarının sıkça gittiği kokoş pastahanesinden bahsediyor hatun. haydi oradan bahsediyor de, kraker ne demek lan, pastahanenin yağlı, unlu krakerini yiyor olabilir mi rejimdeyken? hiç tınmadım tabii, direk anlatmaya giriştim içimde birikenleri. ve mekanda bir süpriz parti ambiansı. görünce sinirden deliye dönen bir sezen. ve ardından buluşulan arkadaşının 1 saat sonra doktor randevusu olduğunu öğrenme ve direk kalkarak millete "kusura bakmayın yahu, .. la kaç aydır görüşemiyoruz, az zamanı kalmış zaten, ben ayrılmak zorundayım, ama hepiniz çok sağ olun geldiğiniz için" diyerek mekandan ayrılış. ahaha! bazen düşünüyorum da yani ne süperim be!

benden bu kadar efenim. o kadar dağınık anlattım ki numara bile koyasım gelmedi. ben de catidakidica ve kızıl kıvırcığımı dürteyim diyorum ama kim bilir ne zaman görürler be.

6 yorum:

nothing out of the ordinary dedi ki...

kızım walla rekorumu kırmıssın ben de kendimi sölediklerinişn nereye gititğini fark etmeyen bri olarak tanımlardım kırılmasın diye kendin bile sölememk yarıldım dogumguunden kacman ve entelliğinde tabikii
pes dedirtti rahtladım biraa kendimi iyi hissettim amac bu değildi ama saol :p daha varsa yaz sen çekinme ben okurum

resatcalislar dedi ki...

selamlar, ben Reşat Çalışlar, blogunuzu çok sevdim. Kendi sitem olan Medyaeteğinde haber yapma isteği duydum.

resatcalislar dedi ki...

Selamlar, ben Reşat Çalışlar, blogunuzu çok beğendim. Yazdıklarınızı toparlayıp kitap yapmak lazım bence. Kendi sitem olan www.medyaetegi.com'da da blogunuzu haber yapmayı düşünüyorum. Rahatsız ettiysem özür dilerim, saygılar.

resatcalislar dedi ki...

çok başarılı.

merhababenszn dedi ki...

gunes hanim ne mutlu sizi mutlu ettigim sevindirdigim, gaflar, yuz kizartici anlar ise yaradikca guzel :)

Resat Calislar a: Efendim ne rahatsizligi. Yalniz son zamanlarda hizi yilda 4 post yazmaya kadar dusmus bir blogosfer sakini olarak pek haber degerim oldugunu sanmiyorum. Yazilanlari kitapta toplamaya gelince, daha dergi yazarligini bile kotarmakta zorlanirken boyumdan buyuk islere kalkismanin hic acelesi yok -su yazokullarinin parasi ciksa ne iyi olur olm da satmaz ki lann- Ayrica iki tarafin da Alman mezunu olmasi munasebetiyle ayrica keyifli oldu bu yorumlari okumak. Sevgiler, saygilar efem.

Gizem dedi ki...

ben bilmiyorum senin bu olaylarını. Ama szn dir bu olur derim sen olduğun gibisin yeri gelir daha ne dışardan öküzlük dencek şeyler yaparsın.