Pazar, Nisan 20, 2008

yazma/kusma vakti

Yine dersler, ödevler arasında sıkıştığımdan mıdır nedir? Yaratım güdüm böyle sıkışık anlarda aktive oluyor işte. Yine beceriksiz geliyor her cümle. Yine kelimeler yabancı.
Berbat bir kendini yineleme hali bu. Ama bana düşen rutin yaratım süreci de buymuş demek deyip sahipleneceğim bugünlük. Boğazımdan mideme uzanan bir mayın hattı döşeniyor çünkü bugün. Müdahale şart. Ya kusulacak, ya kusulacak.

Yıllarca yabancı kalınan hallerim ortaya çıkıyor bir bir. Aslında başıma gelmesinden en çok korktuklarımla yüzleşiyorum belki de aylar, yıllar sonra. Bakılmaya kıyılamayan, anlatılmaya duyulamayan sevilen portresi karşımda. Aradaysa çapraşık yollar, bir türlü önünü göremeyen bir sezen. "Bir adam var hayatımda ve beni acayip mutlu ediyor" dememin üzerinden günler, saatler geçmeden çıkan arbedeler. Kendime yumruk sallayan kendimden köşe bucak kaçmaya çalışmaktayım. Ama her köşe başını tutuyor sağ olsun. Nasıl bir self-destruction sevdasıysa bu, ne zaman bir şeyler kolay ve sakin ilerleyecek olsa “böööeeaaa!” diyerek üzerime çullanan birileri çıkarıyorum. Evet doğru duydun, resmen kendi elimden, sesimden yansımalar yaratıyorum.

6 senedir uğraşıyorum. Düşünce gücüymüş, tanrısal yaratıymış, evrenin işleyişiymiş vs. Hayatımın bilinçli olan kısmının neredeyse tamamı buna harcamışken ben, şimdi sanki bir sınavdan geçiyorum. Yıllardır arzuladığım o yumuşak, şekerli duygular karşılıklı paylaşımlara dönüşmüşken, resmen tadından yenmez, yüzüme, gözüme ışık ve sevgi getiren şükür kaynaklarıyken birden bire elimi, kolumu bağlayan bir tutsaklık sürecini dönüşüverdi. Hem de geçmişin gölgeleriyle sulanıp dallandı, budaklandı. Resmen daha önce hiç öngörülmemiş bir alan ardına kadar açıldı ve ben sonsuza uzayan çölümsülerde önümü göremeden yolumu bulmaya zorlandım.

Dışarıdan bakabilmek hayata, hayatlara; soranlara söylemek, “bu bundan işte abla!”, ne kolaymış meğer. Kendi derdine derman olmak, kendi kargaşandan kendin çıkmak ne kasınçmış. Bunca zaman başkalarının hayatlarını, sorunlarını çözmeye odaklanan bu bünye, kendine yarattığı yeni hayatı dakikasında cehennem azabına çeviriverecekmiş meğer.

Bu ben değilim yine ve yeniden. Bu olmayı seçtiğim ben değil. Üst üste gelen bu saldırılar da bana değil. Kaybetme ve yalnızlık korkuları ne derinden, ne sinsice vururmuş meğer. Unutalı ve yüzleşmeyeli yıllar olmuş. Temizlemek için gecikmemek marifet. Neresinden tutsam elimde kalan, kaynağını tayin edemediğim siyah kıllı bir yaratık daha çıktı işte karşıma. Hodri meydan diyerek sırıtmakta. Dokununca etime batacak sanki, kan çıkacak ve tansiyonum düşüp yere yığılacağım gibi geliyor şu an. Küçücük bir karıncanın asimetrik gölgesi olduğunu anlayana kadar, biraz daha panik yapacağım galiba.

Fark etmek tek niyetim. Görüp bitirmek kökten.

Aslolan kaynağa ulaşıp defetmek tüm bu karanlığı içimden. En aydınlık zamanlarda bu kadar kişi odaklı sorunlarla karşılaşmak ne sağ gösterip sol vurmakta bir bilsen :(

1 yorum:

Aykut dedi ki...

Sezen inanılır şeylerden inanılmaz cümlelerle bahsediyorsun gerçekten de yazında beni çeken bir şeyler var. mesela kendimi bulmam gibi. bende itü de okumaktayım ve senin kadar zorlanmadığıma eminim. tek müh. bitirmek tabii ki daha kolaydır :) ikincisi bana nasip olmadı bu çalışmaya zaten bana verseler verseler lise matematiği yandalı verirlerdi heralde. her neyse asıl söylemek istediğim çok güzel yazdığın ve senden bir ricam eğer içindeki o kötü duyguları kovmayı başarırsan ne olur bana da yol göster :)