Perşembe, Haziran 29, 2006

elimin -çenemin?- ayarı kaçtı biraz

-uzun aralardan sonra hep olduğu gibi, yavan ve sıkıcı bir yazı bu. hani okumadan önce bir durulabilir. Ama içtenlik, samimiyet arıyorsan burada be güzelim, gecenin 3ünde hangi tribüne oynayacağım allasen-

Kelimeleri yedi bu word sayfası. Eski szn olsa, bundan süper dersler çıkarırdı. "eski szn" bile eğreti duruyor üzerimde. Ne eskisi? 2 ay öncenin neresi eski? Dünyevi dertlere daldın yine değil mi? Kendine acımak, haline üzülmek.. Bunların senin sözlüğünde yeri yoktu en son baktığımda. Kendini üzgün ve kızgın hissedemiyordun hani?

Gerçi kendimi kendime kızmaya çağırmıştım yenen kelimelerde. Özüme aykırılığından kaçtığım bir öfke nöbeti değildi. Ama belki içinde isyan barındırmak istediği için yitip gitti. Ah bilemiyorum! En çok annem şaşırıyor bu halime. Bu boş, isteksiz, geveze, neşeli, ama durgun halime. Durgun derken, eğlenme yetimi, yaşama hevesimi kaybetmemden kaynaklanmıyor bu. Tamamen üşengeçlik, başka açıklaması yok. Bir parmağını bile kıpırdatmama hali. Ah yarın digitürkmüş, digitalmış, 2-3 kanallı tv dünyam da zenginleşiyor zaten. Sanırım iyice kayıplara karışacağım artık.

Babamla iş aradık bugün bana. İlanlara baktık falan. Yarın da ona arayacağız galiba. Bir de işe girişmeden, kafada evirip çevirip olumsuz sonuçlara kılımı bile kıpırdatmadan varma ve tüm enerjimi başlamadan biten işlerin vakumuna kaptırma yetimi kimden aldığımı da buldum. Genetiğe de karşıyım halbuki. Ama bu işler böyle yahu, biraz ondan, biraz bundan, yanında promosyon bir iradeyle postalanıyorsun bu dünyaya. Ona merhaba, buna defol git derken şekilleniyorsun işte. Özünü reddetmekle eş belki de genleri hiçe saymak. Ama kabullendiysen de, sınırlandın demek değil ya bu. Sınırlar kesinlikle zorlanmak için var!

Binbir türlü şey gelip geçiyor aklımdan şimdi. Paslandı sandığım o koca odada zilyonlarca yankı var. Yakalanıp kelimelere koşmak lazım. Hmm. Zor be, zor. Arkamdan kovalayan olmadıkça üretemiyorum artık. Resmen böyle bu. Bir de bu yaz tam bir askıda kalış hali. İş başvurularımdaki cvler görüntülenmiş birkaç defa. Ama hala tepki yok. Oldukça dürüsttüm zaten, atıp tutmadım. Ama birinden bir cevap geleydi yahu. Bugün istanbulda 4. gün ve ben inatla duruyorum. Bir hafta tamamlanınca da paniklerim bak, kesin!

Dışarı çıkma planı yapmama özenliyim bu ara. Ankara insanlılığından sonra gereksinim duymuyorum sanırım. Biraz kafa dinlemek iyi geliyor demek isterdim. Ama kafa değil, ev hali dinliyorum. 4 kişilik çekirdek ailemizden iki katlı koca evimiz içinde yalnızlık anları kovalıyorum. Odamda nefes alıp veren bu koca ekran saatlerce kardeşimin kafasını yutuyor, geri kalan zamanda kardeşim kafasıyla benimkini emiyor, sonra televizyon ve sıcak. Ha bak sudoku çözdüm ama bugün. Hayatımda ilk defa. Bir tanesini iyi güzel çözdüm de, ikincide sıkıldım yahu.

Olacak gibi değilim bu ara.

Hava sıcak, dışarı çıkılmaz şimdi.

Odada Özer var, kitaba başlanmaz şimdi.

Tüm ev ayakta, iki kelime yazılmaz şimdi.

Duyan gelir, bir kayıt denemesi yapılmaz şimdi.

Yemeğe de az kaldı, yeni bir şeye başlanmaz şimdi.

............................

böyle böyle çürütüyorum kendimi. O kısa, bu uzun. Bir kuple "çemberimde gül sabah" aldım misal dün. Ama sabahın 6sında oturup yazamadım üstüne iki kelime. Bugün chaplin in otobiyografik filmini izledim mesela, üstüne bir kuple de gilmore girls scripti koyayım dedim.

En az uğraş isteyen, en çok vakit alan ve en çok zihin vakumlayan işleri, işlemleri bulmaya bayılıyorum ben anladım.

Karar versem, bugün son desem, o meşhur listelere bir başlasam, her şey yoluna girecek. Ama yok, boşluktan yeterince bıkamadım. Nedense bir türlü yeterince bıkamıyorum son iki senedir. Gerçi Ankarada sene içinde bıkıntı krizlerim oldu ama zart midterm zort final derken arada kaynadılar tüm sene. Şimdi asıl sade, yoğun boşluk. Damardan veriyorum kendime. Kandırıcı yan eylemlerin verdiği geçici zevkler de tükenince ya kendimi günde 7 saat abuk bir işte çalışıyor bulacağım ya da hele şükür planlı programlı bir harekete geçiş yaşayacağım. Bekliyorum yine kendimi. Beklemekle olacakmış gibi :(

Salı, Haziran 27, 2006

yıllar sonra

öylesine atıverdim başlığı. içimde kalmış tortular canlanıyor belki de ondan.
geçen sene lobotomi geçirmiş insan canlılığında tv karşısında yatarak izlediğim, ve hatta sanırım ülke genelinde sadece benim seyrettiğim dizi ilk bölümünden başlayarak tekrar yayınlanıyor yahu." ay ne salağım ben ehehe" diyerek izliyorum yine. halbuki tam özeleştiri yapma zamanı. tam sokaklara dökülüp iş arama zamanı. ah ahh, daha neler neler zamanı.

-göz kırptı olm, annee-

Cumartesi, Haziran 17, 2006

ah bee

vallahi sordu. ben de bir şekilde kaçtım gittim oralara. şaka gibiydi olm. odası vardı böyle, bir tek bu duruyor içeride. ben süper manitayım, süper bronz tenimle ve süper cool hallerimle aralarda gidip görünüyorum o acılar içinde teninde renklenen karaltıya bakan tayfaya. "bak sahipli bu" diyorum. "ben varken sana avcunu yalamak düşer" diyorum. "süper yakışıyoruz olm, ötesi yokk." diyorum. "ay bir gün senin de olur yavrum, ağzını kapa, üzülme bu kadar" diyorum. ama tabii ben sadece orada duruşumla konuşuyorum. yoksa az ve öz laf ediyorum.

ama sorduğunda götüm attı mı -affedersin yahu-, attı, hem de ne biçim. sorsa direk hayır der miyim, yepp. ama işte rüyalar güzel şeyler efenim, aralarda iyi geliyor insana.

-ay ne olur bu sayfaları okuyor olmaa-

-comment da isim geçireni yayınlamam bak, çok despotum bu konuda-

Çarşamba, Haziran 14, 2006

en hızlı kim??

her şey hazır. kahvaltı edilmedi, bünye uykusuz, sandalye üstüne tüneme pozisyonu alınmış, lenslerin göze yapışma şiddetiyle doğru orantılı bulanık bir görüş kazanılmış. 3 adet program detayı görüntüleme sayfası, bir adet kayıt sayfası açılmış. msn, gtalk ve tüm dikkat dağıtıcılar kapalı. kalp çarpıntısıyla uyumlu last.fm jazzrock kanalı ayarlanmış. her şey hazır, her şey. dünden beri oda içinde kamp kurma durumları, dışarı çıkıp da yiyecek bir iki şey bile alamama halleri, poponun sandalye zeminiyle kilit-anahtar ilişkisi yaşıyor olması -süper uyum, süperr-, bu daimi radyasyon/uykusuzluk yorgunu göz seğirmeleri.. hepsi geçecekk bugün ve ben dışarı çıkıp makul bir miktar oksijen alacağım. ohh! -kayıt sayfasına ders kodu, section no su bile girildi, hatta 3 snde bi ders ekleyebilme hızına erişildi, hala üzerinde çalışılıyor, 8 dakika içinde ışık hızına erişilecek, vuhuu!-

Pazar, Haziran 04, 2006

yan gel yat

çeviri laptopta açık, tektaşmektaş çalmakta elektronik bir gazla, oda etrafa yığılmış misafir eşya yığını kaynıyor, mailler okunmuyor, doğru dürüst blog yazılmıyor, gazete okunmuyor, tv bile seyredilemiyor. bunun adı üşengeçlik evet, hiçbirine gösterecek ilgim, ayıracak vaktim yok. halbuki araştırmam, bulmam, "nerede ne var?" arayışları içinde sağdan sola koşturmam gerekti benim. bu odun ruhu biraz inceltmem, adam etmem gerekiyordu. a yok yok, bir sene bitmiş, hesaplaşma zamanı gelmiş, hedeflerin belirlenmesi, rotanın çizilmesi gerekmekteymiş. hepsi hikaye yahu. hiççç sorumluluk alasım yok. boşlukta sallanarak çeviri yapalım biz evet. evden çıkmak ya da çıkmamak tüm mesele bu. tek düşünmeye değer gördüğüm, tek hareket içermesi olası sonuçları olan karar anım. bu kadarım bu ara, beklemedeyim birkaç isimle birkaç rakamı. keyfim de çok şükür yerinde :)

Cumartesi, Haziran 03, 2006

ay şey ben

format attım, yani bir sil baştan durumu var daaa henüz yatay pozisyonlardayım doğrulamadım. ama kitap okuyorum bak, büyük gelişme. film izliyorum arada, bak bu da takdire şayan. ha bir de çok pis ilk adım attım, o kısma hala inanamıyorum. öyle, yarın annemin matematik sınavı var, integral/limit sayıklıyor, ne ironik bee.

kısayım, özüm bu ara, hayırlısı bakalım..