Perşembe, Mart 30, 2006

çs notları 3

Eşiğine geliyorum devamlı, tevekkülle teslimin. Devamlı dediğim, en geç 3 günde bir. Her seferinde dipten dürtüsel bir korku fırlayıveriyor, beni geri çeken. Tüm benliğimde korku yanıp sönüyor neon ışıklarla. En kontrol edemediğim şu benim "kan korkusu". Vücudumun fiziksel tepki vermeyi de ihmal etmediği en temel, en köklü korku.
Yine listeler yapıyorum kafamda bu yüzden. 4 Nisan daki özgürlüğe yığacağım yapılacaklar listesi. Erteliyorum sanma ama görünmez hedef kitlesi. Her gece çalışıyorum, azıcık uyku payımdan çalmak pahasına. Niyetler ve sevgi akışı aklıma gelen her anda benimle. Bir de şu reiki göndermelerine başlasam artık. Aylardır erteliyorum. Tanrım ne büyük ayıp! Belki senelere de uzatabilirim bu hali. Hatta "Hiç gerçekten çalıştım mı ki?" de diyebilirim. "En son ne zaman 4 gün üst üste yapabildim?" diye sorsam kendime, bana birkaç hafta görünmeyecek utancından eminim. Bir de gidip o canla başla çalışan, her anlarını sevgiye taşıyan, sorumluluklarının dibine kadar bilincinde insanların yanında "Neden duruyorum???"lar sıralıyorum ard arda. "E durma?"

çs notları 2

Dikkatli seçiyorum kelimeleri,
Kendime yakalanmaktan korkar gibi,
Kahvenin siyahından yansıyor hayaller,
Silik ve tozlu.
"Neden?!" ler isyanlara büyüyor içimde,
Olduramadıklarıma duyduğum,
Eli kolu bağlı, küskün öfke.
Zaman at yarışında sanki,
Kendi kendini geçip duruyor.

Kendimi aynı dipsiz kuyu önünde,
O sonsuz karanlığa bakarken buluyorum.
Önceki karşılaşmalarımız geliyor aklıma,
Her seferinde -son anda- nasıl kaçtığım.
Kurtulmak denir mi adına,
Nefesi hep ensendeyse?
Her gülüşünde aynı gölge.
Aynı suçluluk, aynı yargı.

Sebeplerini arıyor ruhum.
Hangi geçmiş kalıntısı,
Hangi önceki hayat izi,
Hangi korku, endişe?
Korkacak ne kaldı ki??

Salı, Mart 28, 2006

kaydedilmeyesi (çs (kusmuk)notları 1)

bir sinir krizi. beynimden ellerime, ellerimden kelimelere akan. kontroldışı, mantıkdışı, sezendışı. oldu olan bir kere, bana da buraya kendimden akanları geçirmek kaldı:

Bırak akanları
Kanın içinde kururken
Gözün yaşlanmayı unutmuş
Hayat ıkınmaktan ibaret
Sıçsan bir türlü
Sıçmasan iki türlü
Kelimelerin bile bırakmışken seni
Nefretin bile tükenmişken
Elinde hüznün h si
Bencilliğin b si kalmamışken
Boşsun bir kabuk kadar
Duyuların kör
Ellerin kirli
Ama kalbin temiz?
Tek öfken kendine,
Tek hıncın gölgene,
Tek derdin sezen' le,
Bir siktirse gitse!


--------
Duvarlara kafa atsam da parçalasam kendimi
Öfkeden titrerken ellerim,
gözlerim alev alev yanarken
Bir damla gözyaşı yanaklarıma uğramazken
--------


Bırak akanları
Kanın içinde kururken
Nefeslerin alev alev
Genzinde küllenirken
Bırak artık oyunları
Kolunda sepetin
Ormanın içinde koşma artık
Bırak
Kelimelerin irinle yıkanmış
Elin zehir olmuş kağıda
Beynin buharlaşırken
Koşular intihar


İsyansa bu içimi parçalayan,
Son kalan tortularsa midemi yakan,
Egonun önüme duvar ören çığlığıysa bu,
Beklentilerin vurduğu zincirlerse gözlerime,
Uzak dursunlar benden artık!
Uzak!
Yalansınız hepiniz!
Anda saçmalayan edimlerimle ben
Bu kadar kuklaysam elinizde
Bu kadar iradesiz
Lanet olsun kendime,
Lanet olsun sevgime!
Geçmiş buhar olup uçmuş gitmiş,
İçimi kurutmuşum gelecekte filizlensin diye,
Dondurup saklarken tüm potansiyelleri,
Her gece ben uyurken yokluğa ağlıyor ruhum.
Boşluğu gizlemek, sevgiyle örtmek üzerini.
Her anım şükürde, gülümsemelerde geçerken,
Bu dipte gizlenen korku niye,
Nereden çkıyor bu isyan,
Neremden söyle?
Nasıl gizleniyor böyle,
Nasıl çukurlaşıyor içimde?
Öfke,
Kendime, tüm var edemediklerime,
Hareketsiz geçen,
Kendimden uzak,
Ana zincirli,
Boğulup moraran,
Kangren benliğime.
Elimi attığım dal kuruyup kalıyor.
Nerede bulmalı gücü?
İçimi kanatıp söküp aldım,
Hep aynı kaynaktan.
Kurudum artık.
Kendime mi bu nefret?
Ellerime mi?
Gözlerime mi?
Duvarlardan cevap bekleyen zihnime mi?
Dışa karşı iptal ettiğim her öfke
Artık kendime mi?



Bıktım
Olduramamaktan
Kendime kilit vurmaktan,
Planlı kontrolsüzlükten,
Olamamaktan,
Asılı kalmaktan,
KORKMAKTAN!!!

26.03.2006 23.30



dışa vurulmayan, kelimelerde yakan/yıkan bir krizin öyküsü bu. sanırım bir iki saat sürdü. ruhum bedenimden koptu, sonra tekrar geri gelip eski bildik yörüngesine oturdu. gece arınmakla, öze dönmekle geçti yine niyetler sonucu. ama düşündükçe, bunları yazarken aklıma geldikçe hala o diplerdeki çığlıklar kulaklarımı acıtıyor. varoluşsal bir kaygı bu, hayatın her anına sıçrayan. hissedilsin ya da gizlensin, bir yerlerde hep aynı tehlike. zaman, yöntem, güç bulmak ve kendimden sonsuza kadar temizlemek gerek artık onu. çünkü giderek ağırlaşıyor yükü, taşsa da saklansa da artık aynı sezen e sığmıyoruz. ve gitmesi gereken o.

Cuma, Mart 24, 2006

keşkeler kumkuması, ukte yumağı

çalışabilmeye başladım ben. o yüzden pek yazmıyorum buralara. uzun zamandır sevgiyle ders çalışmayı, işlerimi zamanında yapmayı, derslerime girmeyi ve herkesi çok çok sevmeyi deneyimliyorum.

ama bugün ben pek ben değilim. onlarca kişiyle aynı koca odada sayfa sayfa ders yutarken o cici varlıklara tek kelime edememek, başını öne eğip odaklanmak ve kaçırmak. "şapkam denize düştü havası"nı, geceleri "ortamlara akma" yı, tanımadığım sokaklarda hayal meyal anıların peşinde yol-iz aramayı, kelimeleri -yazarak ve okuyarak- içimde hissetmeyi, ah en çok EN ÇOOK da yaratmayı.

ruhum bir yerde isyan ediveriyor işte. evet ben kendi çizdiğim yolda, kendi istediğim şekilde ilerliyorum, koyduğum hedeflere bir bir ulaşıyorum.

ama içim eksiliyor. yeni bir kitap almak istiyorum. yeni bir tişört beğenmek. sinemaya gitmek mesela. blues um da geldi hem benim. sonra biraz çimlerde yatsam -bugün çimlerde patlamış mısır yiyip havalanan ayak fotoğrafları çektiysem de..-, yüzmeye gitsem bir, koşuya çıksam "sonrasında ter-->banyo-->saç kurut" döngüsünün gaspedeceği zaman aralığını hesaplamak zorunda kalmadan, doya doya reiki göndersem, zuhal olcay ın tüm albümlerini zört diye alıversem, yeni birileriyle tanışsam, zıpır zıpır üstlerine atlayıp onları gülümsetsem şaşkınlıkla, yeni bir şehre gitsem, yani bir dil öğrensem...

hayat hızla akıyor ve ben odaklandıkça geriye kalanları ıskalıyorum sanki. özledim bir şeyleri. birçok şeyleri. havalar güzelleştikça artıyor bu his ve kampüs dışına en son ne zaman çıktığımı unuttukça, konserler/filmler/kitaplar/insanlar kaçırdıkça.

denge istiyorum ben, bir tarafa eğilip sallantıda yaşamak değil.

bunun bir yolu yok mu?

öss ye hazırlanırken her boş anda soru çözmek, sınav haftasında uykundan/yemeğinden/insanlarından/eğlenmelerinden kısıp derslere odaklanmak gerekmesi. müzikalin zıpırlığına, ieee nin tam gaz çalışmasına, rusça kursuna, almanca özel derse, listemdeki kitapları almaya, hasretle beklediğim çalışmaya gitmeye, merakla takip ettiğim etkinliklere katılmaya yetişememek/ulaşamamak.

alman lisesi=ertelemek diye düşünüp avunmak 8 sene. biter bitmez de yeni avuntular aramak.


laptop ın şarjının tam finale yaklaşırken biteyazması, yarım kalma, yarım kalma, yarım kalma.

ceyda alacağım bir kuple, çağdan takacağım koluma, özgül arkama kuyruk olsun, melis kenarda köşede seksin, seçil oflayıp poflasın ilk dakikada, güneş bir şeyler anlatsın bık bık, nilüfer yüzmeye çağırsın yine, uğur konser bileti ikram etsin en beklenmedik anda, sinem kolumdan tutup bilmediğim/görmediğim ortamlara çekiversin beni tırnaklarıma nar çiçeği ojesinden sürüp, zeyneplerin evinde sabahlayalım yine, erbillerle tabu oynayalım, naje çimlerde yuvarlansın bu sefer, özlemin kıllığı geçmiş olsun, bir de bir çift göz olsun. baksın ve gülsün.

baksın ve gülsün.

Cumartesi, Mart 18, 2006

her an herrr annn

her anda yeni bir sınav. "bunu, bunu aştım, süperim, yerim ben beni!" derken tam, tam kutlamakla, kendine ve dünyaya gülmekle meşgulken kapın çalınıveriyor birden. "kim o?" demeye kalmadan tek kelimeyle yıkılıyor tüm "denge".

her anda yeni bir sınav. aştıkça aşasın geliyor neyse ki. kızmak, kırılmak artık. anda silişler, etkisini, izini yok edişler ve içinden çıkardığın anlamla hızlanarak devam edişler.

kendi içindeki kalıplarla savaşıyorsun unutma! en büyük kalıp da "o, bu, şu ne der?!". bu yüzden içinde sınırsızlaştığın her anda gardiyanlar belirecek "ge-çe-mez-sin!" diyen. onlara kızmadıkça, darılmadıkça, "nası ya?!" demedikçe, hatta şükretmeyi öğrendikçe yükseleceksin. bırak içindeki son tortular da onlardan yansısın suratına. bırak ve özgürleş artık. kimlikleri, beklentileri, isimleri, yüzleri sil. herkeste aynı ışığı gördükçe parlayacaksın. her anda özünü yaşadıkça bir olacaksın. destek arama boşuna dışarıda, dışarıdakilerin hepsi zaten içinde saklı!

Perşembe, Mart 16, 2006

ohh

rahatladım evet. yine olması gereken dengede, sevgide ve birdeyim. -kimilerine akıl almayacak uzaklıkta olsalar, benim için aldığım nefes kadar gerçekler-
dünün genel anlamdaki gazlığında elimde kalan kocaman bir sevgi yumağıydı :) sevgi yumuşu, sarım sarım, pamuk pamuk :) pek bir çoşkulu, pek bir bütün. anda tüm hayata yansıyan cinsten. yıkayan, parlatan, arıtan. kendi kendime, bir cümle, bir resim, bir işaret olmaksızın, yaratıp içime çektiğim ilk birlik deneyimi belki de. okurken kapılmak, zaten yanımdalarken uzanıp almak daha kolaydı, bu sefer kendim onların yanına çıktım. karanlıkların üstüne basıp umutsuzluğu, beklentileri ezip geçip.

uzanıp alamayacak kadar yorgun ve bezgindim. bir de kırgın. ufak ufaklar birleşip kocaman oldular ve tüm benliğimi tıkadılar. ruhaçıcı döktüm biraz enerji deliğimden dün gece. bir nefeste sevgi çektim, bir nefeste sevgi yaydım. uyuyamadım ama çalıştım. ve yükseldim biliyorum.

yurt hayatında yere düşünce bir şeyler hemencecik siliveriyorum o anı zihnimde. hijyen ihtiyacını ancak böyle dengeleyebiliyorum. aynı şeyi günlük kırıcı olaylarda da yapmaya karar verdim. o anı o anda silip üzerimden çekip atmaya karar verdim. oysa eski sezen anda içinden gelen bir tepki varsa hiç tutmazdı, ortada bir sorun varsa hemen söyler kurtulurdu yükünden. şimdi hem diğer parçaların deneyimlerine müdaheleyi engellemeyi, hem de yükü anda silerek kendimi hafifletmeyi planlıyorum. ezik, kişiliksiz gelirdi sessiz kalanlar, komik :)

her şey o kadar yeni ki. tüm bu bakışaçısı, hayatın işleyişini her zamankinden farklı ele alışım, içselleştirişim ve geri yansıtışım. her adımda farklı. "sil baştan" larıma şaşıran, her an ağzımda "değişiyorum, ne kadar farklıyım" duyanlara olağan geliyor belki tüm bunlar. ama hayatımı değişim üzerine kurdum ben, her anda kendimi gözlemeye ve en ufak farkı oluştuğu anda fark edip sürdürmeye ya da geri döndürmeye.

her şey o kadar yeni ki. mantık işlemiyor burada. kendimi ikna edecek, en kapsamlı tanımları oluşturup herkese açıklayabilecek halde değilim. yeni bir çoşku var içimde, önümde belli belirsiz oluşan o parlak altın yolda yürüyorum kırmızı pabuçlarımla. bir nefes nefeselik, bir anda var olmalıktır gidiyor. -her an anda kalmak henüz ulaşılmış bir nokta da olmasa da, amaç hep benden önce orada-

bugünü mucizevi kılmaya devam etmeli şimdi. hayatın çağrısına koşalı ve kucaklaşmalı onunla.

sevgi hemen burada, iki göğüs aramdaki o pembe ışıkta.

Perşembe, Mart 09, 2006

nereden nereye

"Pazartesi, Haziran 7

süzülüyorum ruhumun jöle kıvamı karmaşasında. kelimelerde yaşıyorum yine, koşuyorum birinden diğerine. anlamlar birbirine giriyor, renklerle şekiller karışıyor. iç içe hepsi, kocaman bir top misali yuvarlanıyor, oraya buraya çarpıyor. dalgalanıyor yeniler, üstünden atladığım küçük hedefler. güzel projeler, taze heyecanlar ve yoğun bir yaratma arzusu...
[-][-][-][-][-]
tüm bunlar bir yana keşkeler var üzerimde son bir saattir, uğramazlardı pek, hangi rüzgarla savruldular zihin labirentime. kapıyı açınca uzun zamandır görmediğim yapışkan bir akrabam misali sarılıverdiler bana. insan gelmeden bir telefon açar değil mi!?
[-][-][-][-][-]
korunma kalkanları peşinde herkes, çıplaklık yasak. olduğu gibi görünmek, özgür kalmak, bağlarını koparmak, ayakta ve güçlü durmak tabu tüm gözlerde. eleştiri bombardımanlarından kaçarken anlamsızlıktan boğulan, kendine dokunamadan başkalarına yamanan, hissetmeyi, duymayı, sevmeyi unutan insanlar. büyük amaçları uğruna büyük fedakarlıklarda benliklerini çürüten, var olmayı var etmekle eş tutan, ben'lere mahkum ben'sizler onlar. varlar, çoklar ve siyahlar. daylight. ışık girsin içeri. kapılar, camlar, kafalar açılsın. nefeslerde duranlar gökyüzünde koşsun, artık durmasın dünya, dönsün, dönsün!
[-][-][-][-][-]
sonsuzluk kadar uzun geliyor bazen şu tünel bana. hani önümde uzanan, beni ışığa bağlayan. git, git, git, nereye kadar?! bazense "yolun sonu" ürkütüyor beni. her şeyin sonu olmalı mı ki, hep gitsek, hiç varmasak? başlasak ve hep yapsak? son hayalleriyle koşunca büyüyü, sevgiyi kaçıracağız sanki. önemli olan yolculuk, önemli olan labirent, kapının ardındaki değil. hem değişimi daim kılmaz mı bu? hiçbir yere varmazsak, sonsuz ihtimalle dönüşmez miyiz? kapılar belirsizse, arayışla zenginleşmez miyiz?
[-][-][-][-][-]
deli dolu koşuyorum işte yine, dışarıda güneş, içeride ben. :) gölgeler var her yerde, haykırıyorlar yüzüme, kaybedeceksin, vazgeç, geri dön diye. pes et artık, dur da çığlıklarda boğul, çıkışın önü kapalı, istesen de istemesen de, buradasın, kısırdöngüde! --duyuyorum evet, hepinizi duyuyorum, korkuyla beslenen, sevgisizlik isteyen, huzuru zehirleyen o çelimsiz vücutlarınızı görüyorum. ama üzgünüm hiç niyetim yok kanmaya, aldanmaya. farkındayım ve biliyorum: ben varım, siz yoksunuz."

bir 2004 hatırası kaptım geldim kendime. kelimelerime, imajlarıma, noktalarıma, virgüllerime şaştım kaldım. bu böö bir günde kendime şükür 2-3 sağlam nefes aldım. parmağımda pembeler, zihnimde gölgeler, arınmanın yolunu unuttum, arıyorum. bir yandan da geçmiş benlerini düşünüp seviniyorum. uzun zaman sonra ilk defa zorlukları ve düşüşleri değil, ayağa kalktığım, belimi doğrulttuğum anları görüyorum. "hata yaptım, ama öğrendim" neyse ki leri değil, gerçek ışık hüzmeleri bunlar. kendini yeniden programlamanın, sil baştan ın, risk almanın ve yaratmanın en canlı örnekleri. biraz parlatmak gerekiyormuş sadece.

-----

sana yansıyanları geri yansıtma hevesindesin demek. aklından gözyaşları geçirmeyi, hayata/insanlara küsmeyi özlüyorsun demek. hm hm. artık daha çok sevgi var şu an belli etmese de, çünkü geçiciliğinin altını en kalın kalemlerimle çiziyorum tüm bu sıkıntıların. gerçek değil, yanılgı hepsi. aldanış, öyle sanış. eğer gerçekten olmadığına inanırsam uçup gidecek toz bulutları.

-----

özüne tutun sıkı sıkı, tek rehberin, her daim garantin ve hep bağIMlılıktan uzak ilişkide bulunabildiğin tek gerçeğin. sarıl ona, sana senden daha yakına. tanrı, bir, sistem adını ne koyarsan koy. beraber yarat, beraber ol. ayrıntılara takıldıkça küçülen dünyan nefes aldıkça bütüne varsın. bıraksın, kaysın, aksın. tüm boşluklara yayılsın tırnakların pembesi, sarsın, sarmalasın. gözyaşları sevgiye, yuvaya, birliğe aksın. mutluluk olsun hep, çelmeler/çekmeler/itmeler aydınlıkta sevmelere bıraksın kendini.

-----

gücünü eline al. hemen pısıp kaçma yahu geri! yaptın işte, yine yaparsın, hiç yapmadığını, hiç olmadığını, hep istediğini. bir anda yükselmeler değil, anda sabitlikler bul artık. "bana ne" ler, "canım öyle istiyor da ondan" lar, "enerjim kalmadı, tüketiyorlar beni" ler işlemiyor artık, yetmiyor karanlığa dokunmaya. "cıss!" derken omuriliğin bilincin istediği kadar acı çekmek, kendini acındırmak, sevgi dilenmek istesin. değişmiyor işte, kendi içinde bozup yeniden kurmadığın sürece.

Çarşamba, Mart 08, 2006

mızmızzımzım

20. yaş. bitti gitti.
ilk saatlerinden itibaren kalbime çöken ağırlık, o dışa vurulmak istenen, ama son anda içe geri çekilen ağır duman bulutu. tam dağıldı gibi olurken yine saran o eli kolu ağzı bağlılık.
sebebini ifadeye gücüm yetmiyor, elim gitmiyor. var bir şeyler. ağır. egoyu beslemeyelim, zaaflardan zevk almayalım, kolaydan kaçınalım, öze varalım. derken sıkıntının büyümesi.

sıkıntının özüne inip kendimdeki nedenlerini iptal etmeli. çözüm bu evet. biliyorum. ama fırsat,vakit, istek, azim eksik. halbuki bir kussam geçer :(

uğraş dur günleri.
hep bir şeylerin az, kısa, yetersiz gelişi.

ben şarkı söylemek istiyorum. benim konserim geldi bir de. hem sonra ne kadar oldu arbys e gitmeyeli? kot giymedim bir kaç zamandır. sonra yüzmeye gitmek lazım. sonra "sınırları aşmak" nın son günü yarın. calculus ve fizik çalışmak istiyorum geniş zamanlarda. bir de mektup yazmak istiyorum artık mümkünse. yeni defter aldım, ona da başlayamadım daha. kızıl kıvırcık ıma cevap yazmalıyım daha.

-biri çizim ödevimi yapabilir mi?-

-niye hep zört diye 20.00 yi gösteriyor saatler, arada ne oluyor da kaçırıyorum. hadi önceleri topluluklar yiyip bitiriyordu. e şimdi nereye kaçıyor o kayıp saatler?-

-mızmız oldum yine ben..

Cuma, Mart 03, 2006

hoho bir gün bugün

bugün güzel bir gün.
ben film seyrettim ondan.
ben kalbim açık gezmeyi öğreniyorum ondan.
ben tüm derslerime gittim bugün ondan.
ben kızılkıvırcık ımla zıpır oldum bugün ondan.
ben odaya yeni gelen kızla ilk tanışan oldum ondan.
ben bu resmi buldum bugün ondan.
ben buzdolabı parasını sonunda yatırdım bugün ondan.
ben annemle konuştum bugün ondan.
ben partiye gitmeyip evde oturdum bugün ondan (paramm bana kalırr :P).


ben nefes alıyorum ve dışarıda ağaçlar var ondan ;)

*bir de bana cd gelecek yarın hohooo

Çarşamba, Mart 01, 2006

gücünü eline al

sözler..
kendime ve dışımdaki herkese.tutamadıkça ağırlaşan ve yakan yaralar açan.
kelimeler var bir de.
paslaşıyorum devamlı.
atıp tutuyorum.
dönüp de kendine bakınca insan.anlıyor ki boşuna.
kendi içinde oluşmadıkça o güzel denge, faydası yok kiminle ne kadar koştuğunun.
devamlı bir isyan, devamlı bir öfke bu hayat.
şimdiye kadar anladığım, tanımladığım anlamıyla hayat.
yıllar sonra yeni yeni fark ediyorum, bendeki asıl eksiği.değiştirmeye geldim ben, "düzelt"meye deyip durdum hep.
yeni yeni netleşiyor asıl sorun.
güvenin, sevginin, huzurun iki yüzlü anlamları, kendini kandırmanın tanımı yeni yeni ortaya çıkıyor.
gücünü eline al.
----------------------------------
en yakınına bile uzanıp dokunamadığın, her anında seninle nefes alana bile iki adımdan fazla yaklaşamadığın bir yerde, kafan hep kendini eleştirmekte, çekiştirmekte.
düzlüğe çıkmak?
tam da yolumu seçtim, rayına oturuyor her şey derken arkada sırayı bozuyor itişip kakışanlar.
daha yeni oturmuştunuz?
tüm olası sonuçları, benden talep edeceği tüm çabaları, gerektireceği tüm -sözde- özverileri kabul ettim sanarken çıkıyor dipte bile denmeyecek yüzey sorunları.
nerede tevekkül?
aslında ne kadar korku kirletmiş beni, ne kadar çok endişe var her anımda, bir de duruyorum diyorum orada burada.
ne durması???
durmak durağanlıkla özdeştir, oysa bu geriye doğru bir devinim. durduğun yerde zorlaştırmak işleri. durdukça geri devinmek.
nerede zaman?
devamlı bir talep, devamlı bir beklenti, en şükür insanı halimde bile ona, buna, kendime, hayata yüklediğim anlamlar.
bir baksan?
hayatımı endekslediğim, seçimlerimi yaparken kriter kabul ettiğim o renkli kağıtlar yatıyor yolumda boylu boyunca.
nereye koşuyorum?
benim sayıp sevdiğim, adını sezen koyduğum ne varsa, yarın kuş olup uçacak diyebilmeliyim her anda.
bağlı(mı)lar?
anda omurilik kararları vererek "iç sesi"mi dinliyorum. dönüp de aynaya bakınca da gördüklerime şaşıyorum.
kandırma artık!
çalışmalı, onu, bunu kafamda planlayıp sürekli notlar alarak değil. paniksiz, içten ve sabırlı düşünürek.


düşünerek!

-yazdıklarımın tam buraya aktaracakken silindiğini sanmak ve sonra silmeden hemen önce kopyalayabildiğimi fark etmek.
ne çok anlam!-